Mighty Odin

Oto Hipnoz (Telkin) Yöntemi Nasıl Uygulanır?

Oto hipnoz, insanların kendi zihinlerini ve inanış biçimlerini yeniden programlamasını sağlayan, bilimsel bir yöntemdir. Özellikle kötü alışkanlıklarımızı düzeltmede, günlük olaylara bakış açımızı değiştirmede ve kendimizi “motive etme” konusunda oldukça etkili bir uygulamadır.

Kişisel gelişimcilerin oldukça sevdiği bir konu olmasına rağmen, konuyla ilgili yazılı kaynaklarda aslında konu eksik aktarılmaktadır. Bu yüzden yıllarca deneme yanılma ile bu yöntemin farklı şekillerini denemiş birisi olarak, oto hipnozu gerçekte nasıl işe yarayacak şekilde kullanılması gerektiğini anlatmaya geldim.

Damon’un makale sisteminde “Kendini Programlamak” isimli bir misafir makale yayınlamıştım. Gerçi oto hipnoz veya telkin terimlerini kullanmamıştım ama aslında tüm anlattıklarımın halk arasındaki karşılığı bunlardır. Makaleye güzel geri dönüşler oldu ve anladım ki birçoğunuz bu programlama konusunda bilgi sahibi değilsiniz. Makalemi burada tekrar etmeyeceğim ama burada konu ile ilgili genel bilgi verip, yanlış bilinenleri düzelteceğim.

Burası halka açık bir alan olduğu için, konuyu tamamen bilimsel olarak ele alacağım. Ben “ruhani” bir adam olsam da, hayatımda öncelikle her şeyi mantık çerçevesine oturturum. Kendi içimde “bilgilerim”, “inançlarım” ve “yargılarım”ın sınırları kesin şekilde bellidir.

Zihnimi özgürleştirebildiğim için, kavramları içinde bulundukları bağlam içinde anlamlandırırım. Size bir kavramı, durumu veya gerçekliği birden fazla açıdan değerlendirip aktarabilirim. Ama temel tıp eğitimi görmüş, yıllarca hekimlik yapmış birisi olarak oto hipnoz konusunu olabildiğince objektif şekilde ve kanıtlayabileceğim temeller üzerine inşa edilerek anlatacağım.

Zihin Nasıl Çalışır? Karar Mekanizmalarımız Nasıl İşler?

Öncelikle şu bilgi ile başlayalım: Beyniniz, milyarlarca nöronun birbiri ile sürekli iletişim kurduğu bir sinir yığınıdır. Bu yığın, bir yandan yeni bağlantılar kurarken bir yandan da gündelik hayatınızı idame ettirmek için “yürütme” fonksiyonu sağlar. İş yapar, çalışır, yeme-içme gibi dürtüler üretir, bunları tatmin etmek için harekete geçer, kısacası “yaşamaya” çalışır.

Yaşamak dediğimiz tabii ki asgari seviyede hayatta kalmaktır. Bu süreç içerisinde de, bebekliğinden beri yaptığı şey yapar ve taklit eder. Etrafında kendinden büyük ve güçlü gördüğü kişilerin yaptıklarını öğrenir, kendi kendine uygular. Buraya kadar olan kısmı zaten az-çok biliyorsunuz.

Bu anlattığım kısım içerisinde “farketmenizi” istediğim bir nokta var. Zihniniz ve karar mekanizmalarınız, halihazırda aslında “yoktan” birşey üretmez. “Bildiği” şeyleri uygular. Bu bilgi de 2 kaynaktan gelir.

Birincisi genetik olarak kodlanmış içgüdülerdir, zarar verecek şeylerden kaçmak gibi ilkel dürtülerdir. İkincisi kaynak da, hayatı boyunca gözlemlediği, okuduğu veya maruz kaldığı bilgi kaynaklarıdır. Yani aile, akraba, eş-dost, okul ortamı gibi yerlerde büyüklerinden ve akranlarından öğrenilen bilgiler, mevcut duruma göre uygulanır. Bunlar genelde “reaktif”, basit davranışlardır.

Basit örneklerle açıklayacağım.

Karnın acıkır, mutfağa gider buzdolabını açarsın, beğendiğin yiyeceği bir tabağa koyup, çatalla yemeye başlarsın. Tuvaletin gelir, klozetin kapağını kaldırıp işersin, sifonu çekersin. Yolda yürürken etrafına bakarsın, araba gelirse kenara çekilirsin, kaldırımdan yürürsün. Marketten birşey alırken içerir girersin, ürünü alırsın, parasını kasaya ödersin, poşete koyar çıkarsın.

Buralarda basit algoritmalar işler, bunlara kafa yormazsın çünkü zaten ne yapacağını bilirsin. Tuvaletin geldiğinde gidip mutfağın ortasına yapmazsın. Bunlar basit şekilde öğrendiğin davranışlardır.

Ancak “öğrendiğin davranışlar” bu kadar basit şeylerle kısıtlı değildir. Durumların, senin içinde uyandırdığı duygular ve güdüler de aynı şekilde programlıdır.

Durup dururken biri sevdiğin birine küfretse, “savunmaya” geçersin örnek olarak. Sevmediğin bir insanın yalanını duyduğunda içinde öfke yükselir, belki içinden söversin. Cebine para girdiğinde “sevdiğin” bir şeyi satın almak istersin ve alıp alamayacağını değerlendirirsin.

Bu örneklerde senin verdiğin tepkiler farklı olabilir. Ama evrensel tek bir gerçek vardır, durum ne olursa olsun dışarıdan gelen bir “etki”ye karşı, zihninde bir “tepki” belirir. Bu tepki kendiliğinden oluşur, ama ne olursa olsun öğrenilmiş bir olgudur.

Geçmiş deneyimlerin ve genetik kodlarına bağlı olarak zihninde belli nöron grupları etkileşip, seni harekete geçirecek bir “dürtü” doğurur. Bu dürtü doğrultusunda bir karar verir ve harekete geçersin.

Hayatımızın büyük bir kısmını “otopilot” modunda yaşarız. Verdiğin her kararda aktif olarak tüm opsiyonları değerlendirmezsin. Evde tuvaletin geldiğinde “Şimdi ne yapmam gerek?” diye oturup etraflıca düşünmezsin. Bu tip davranışlar hayatını kolaylaştırır ve varlığı sana zaman ve kaynak kazandırır.

Fakat burada, hayatını kolaylaştırırken “cehenneme çevirebilecek” bir kuyu vardır. Eğer tüm tepkilerin, tüm kararların ve tüm davranışların bu otomatik pilot içinde kalırsa, o zaman günlük rutin davranışlarına hapsolabilirsin. Hayatın “ortalama” şekilde devam edebilir. Ancak ve ancak, bu rutin davranışlarından zarar görmeye başladığında “uyanma” refleksin devreye girer. Bu refleks, seni rutinlerden çıkaracak bir başlangıç olsa bile, her zaman kendini değiştirebileceğin anlamına gelmez.

Zihnin bir şey ne kadar süre tekrarlarsa, onu o kadar iyi yapar. Buna kötü alışkanlıkların da dahildir. Etki ile tepki arasında çok güçlü bir bağ kurulur.

Her canın sıkıldığında sigara yakıyorsan, ve bu davranışı 10 yıl tekrarladıysan, bir anda bırakman çok zor olur. Fiziki bir zarar görmediğin sürece zihninde, herhangi bir şeyi silme opsiyonu bulunmamaktadır. Sinir ağları arasında oluşmuş olan bir bağ silinemez.

Sadece başka bir bağ kurularak farklı bir sonuç elde edilebilir.

Davranış Mekanizmalarının Formülü

Buraya kadar anlattığım zihnin çalışma mekanizmasını, basit bir şekilde formülize ederek özetleyelim;

1. Etki > 2. Tepki (Dürtü) > 3. Karar > 4. Eylem (veya eylemsizlik)

Yani, öncelikle günlük hayat içinde bir durum gelişir (Etki). Zihnimiz bu duruma göre bir dürtü uyandırır (Tepki). Bu dürtü, zihnin kontrol mekanizmaları tarafından değerlendirilir (Karar) ve bu yönde bir eylemde bulunuruz. Aslında formülün biraz daha karmaşık alt süreçleri bulunsa da, basit şekilde davranış akışımız herkeste bu şekildedir.

Somut örnekler verelim:

1. Kan şekerim, belli bir seviyenin altına düştü (Etki) > 2. Vücudumda açlık hissi oluştu (Tepki) > 3. Buzdolabında dünden kalan tatlıyı yiyebileceğimi düşündüm (Karar) > 4. Mutfağa gidip yedim. (Eylem)

1. Araba kullanırken, emniyet şeridinden gelen bir araç önüme girmeye çalıştı (Etki) > 2. Bu haksızlığa karşı içimde öfke duygusu oluştu (Tepki) > 3. Buna izin vermeyeceğimi düşündüm (Karar) > 4. Kornaya bastım, camdan küfrettim, gaza basıp yandan sıyrılmaya çalıştım (Eylem)

Şimdi “karar” aşamasındaki süreci biraz inceleyelim. Karar kısmı, bizim “irademiz” tarafından yönetilen bölümdür. İrademiz güçlendikçe dürtülerimize karşı olan yönetim mekanizmalarımız da daha başarılı olmaya başlar.

Otopilot modu, “hızlı karar verme” aşamasının bir parçası olarak dürtülerin nasıl yönetileceği konusunda söz sahibidir. Bazı insanlar genetik olarak daha güçlü iradeye sahiptir, ADHD (DEHB) gibi durumlarda kişiler biraz daha dürtülerini hızlıca tatmin etme doğrultusunda hareket etme eğilimdedir.

Alışkanlıkları Değiştirmek

Alışkanlık dediğimiz şey, dürtü sonrası otomatik olarak devreye giren otopilottaki karar mekanizmamızdır. Yani insanlar alışkanlıklarını değiştirmek isterken, aslında 2 numaralı adım (Dürtü) ve 3 numaralı adım (Karar) arasındaki süreci değiştirmeye çalışır.

Diyet yapan biri biri, acıktığı zaman içinde güçlü şekilde uyanan tatlı yeme dürtüsünü baskılayarak, karar aşamasında sağlıklı şeyler yemesi gerektiğini hatırlar. Vücut geliştirmek için spor yapan biri, acı veren egzersiz sürecini durdurmak isteyen dürtülerini baskılayarak antremanına devam etme kararını uygular.

Yani dürtüler kendini göstermeye devam eder, ama karar aşmasında “irade” devreye girerek eylemin ne olacağını belirler. Bu yöntem, herkesin uyguladığı standart yöntemdir ve yeterli süre uygulandığında dürtülerin bastırılmasını sağlar.

Bu kararlar düzenli şekilde uygulandığı takdirde içimizdeki otopilot, beliren dürtüler sonrası hangi eyleme geçileceğini zamanla öğrenir. Ancak bildiğimiz üzere bu sancılı bir süreçtir. Ayrıca başarı şansı dürtü ve irade arasındaki güç dengesine bağlıdır.

Bu aşamada yeni alışkanlıkların başarısız olma sebebi, yeni alışkanlığın yazılması için gereken süre boyunca, iradenin yeterince güçlü şekilde devreye girememesidir. İrade sınırlı bir kaynaktır.

Her gün uyandığınızda iradeniz belli bir miktar ile başlar, uyuyana kadar geçen süre içinde tükenir. Bu kaynağı gün içinde artıracak çeşitli yöntemler vardır, ama bu yöntemleri devreye sokmak da ayrı bir irade kaynağı gerektirir.

Başka bir Bakış Açısı

Şimdiye kadar anlattığımız kısımlar arasında hep dürtüler, kararlar ve alışkanlıklardan bahsettik. Davranış Mekanizması formülüne tekrar bakalım:

1. Etki > 2. Tepki (Dürtü) > 3. Karar > 4. Eylem (veya eylemsizlik)

Peki size bir soru: Bu formül içerisinde, neden hep dürtü (2) ve karar (3) arasındaki kısma odaklanıyoruz?

Basitçe cevap vereyim: çünkü böyle öğrendik. Kötü alışkanlıklığını değiştirmek isteyen biri, dürtülerini iradesiyle düzeltmeye çalışır. Bu yöntem, bize yıllardır öğretilen yöntemdir. İnsan bazen başarısız olur, tekrar dener, tekrar dener, tekrar dener.

İşte burada aklı çalışan insanlar, bu yöntemin aslında verimsiz olduğunu farketmiştir. Ben kararlarımı ve davranışlarımı değiştirmek ve dürtülerimi bastırmak için bu kadar kaynak ve vakit harcıyorum ama, acaba dürtülerimi değiştirmem mümkün olabilir miydi?

Örneği daha açık hale getireyim.

Yazının başında anlattığım “Zihin nasıl çalışır?” kısmını hatırlayalım. Zihnimiz bir sinir ağıdır. Bir yol haritası düşünün. A noktasında, zihnimize dışarıdan gelen bir etki algılanır. B noktasında bu etki, çeşitli sinir ağlarını izleyerek bir tepki (dürtü) oluşturur. C noktasında dürtüler, karar mekanizmaları (otopilot veya irade) tarafından değerlendirilir. D noktasında eyleme geçilir.

Şimdi ben, bu haritada sürekli B noktasından C noktasına gidiyordum ve şimdi C noktasını değiştirmek istiyorum. Sinir ağları arasındaki bir fark yok. Neden sürekli B ve C arasındaki yolu değiştirmeye çalışayım? A noktasından B noktasına giden yolu değiştiremez miyim? Beyin aynı beyin. Nöronlar, aynı tip nöronlar, hepsi sonuç olarak aynı sinir ağına dahil değil mi?

Bingo.

İşte bu basit noktayı farkına vardığımız anda, bambaşka bir düşünce dünyasının kapılarını aralayabiliyoruz.

Kişilik Nedir? Mindset ve İnançlar Hayatımıza Nasıl Etki Eder?

Bilimsel araştırmalar, insan kişiliğinin ilk 7 yaş içinde oluştuğunu gösterir. Yeni doğmuş bir bebek, otomatik olarak etrafından veri toplamaya başlar, önce ebeveynlerini taklit eder, sonra ufak ufak çevresindeki başka kaynaklardan “rol modelleri” takip ederek hayatı öğrenir. Burada kişilik dediğimiz şey, aslında karar mekanizmaları formülünde anlattığımız etki ve tepki adımları arasını oluşturan, temel programdır.

Zihninizi bir bilgisayar olarak düşünürseniz, kişiliğiniz bu bilgisayara kurulan işletim sistemidir. Çocukluğu boyunca sürekli ailesiyle ve etrafıyla çatışma içinde olan çocuk, büyüdüğünde de agresif olur. Gelen her etkiye karşı şiddet ve kavga dürtüsü yükselir. Ne kadar kendini kontrol edebilen, iradeli biri olursa olsun bu dürtüler kendini hissettirir.

Çocukluk süresi boyunca birçok etki türüne karşı temel tepkiler yerleşir. Kişi büyüdükçe, dışarıdan gelen geri bildirimlere ve kendi çıkarımlarına göre kendisi benliğine çeşitli sıfatlar tanımlar. Etrafında konuşulan ve kendisine atfedilen akıllı, yaramaz, başarılı, güçlü, zayıf, becerikli, sabırsız vb birçok sıfat arasından kendisine bir benlik inancı oluşturur. Bu inançlar, karar mekanizmalarının ilk aşamalarını kontrol eder.

Yine konuyu iyice anlamanız için, somut örneklerle bir mizansen canladıracağım.

Diyelim ki, ders çalışmaya karar verdim. Biraz susamış olduğum için, derse oturmadan hemen önce bir bardak su içmeye gittim. Tam suyumu içip boş bardağımı tezgaha koyuyorken bardak elimden kaydı, düştü ve kırıldı ve beklenmeyen bir “Etki” meydana geldi.

Zihnimde bu duruma karşı otomatik olarak kendi inançlarıma göre bir “Dürtü” belirir. Ben, içten içe iş bitiren ve becerikli olduğuma inanıyorsam, bardağın kırıldığı andaki ilk düşüncem hemen “aman ne olacak, ben bunu iki dakikada temizlerim” olacaktır. Fakat işe yaramaz olduğuna inanan biri “Lan yine birşeyi kırdım, bir boku da beceremiyorum zaten” diyecektir. Panik olan birisi “Kesin annemden azar yiyeceğim” diyerek kaçacak yer arayacaktır. Kısmetsiz olduğuna inanan birisi ise “Zaten neyim yolunda gidiyor ki anasını satayım” diyecektir.

Örnek verdiğim bu tepkilerin hepsi, hemen sonrasında zincirleme şekilde başka karar mekanizmaları ve başka davranışları da etkileyecektir.

Mesela başarılı ve becekli olduğunu düşünenler bu olaydan etkilenmeyecektir, hatta kırılan cam parçalarını bir güzel temizledikleri için günün kalanında ekstra pozitif hissedip, ders çalışmaya gittiğinde o parçaları temizlemiş olmanın verdiği iş bitirme duygusu ile verimli bir çalışma seansı geçirecektir. Kısmetsiz olduğunu düşünen kişi, tam ders çalışma öncesi bir şey kırdığı için günün mahvolduğunu düşünecek, morali bozuk olduğu için ders çalışmaya başladığında hızlıca pes edecektir. Panik olan kişi, durumla yüzleşmemek için evden çıkıp kendini sokağa atacak, akşam yiyeceği azar veya dayaktan kurtulmak için akşama kadar dışarıda sürtecektir.

Örnekleri genişletebiliriz, mesela ben kendimi iradesiz biri olarak görüyorsam, kilo vermeye karar verdiğim ilk gün komşudan gelen tatlıyı yiyerek diyeti bozabilirim. Ben kendimi vasıfsız biri olarak görüyorsam, bana çok para kazandırabilecek bir iş fırsatını, beceremeyeceğimi düşünerek reddedebilirim. Veya tam tersi, kendimi azimli ve başarılı biri olarak görüyorsam, sevgilimle kavga ettiğimde “zaten bu aralar vaktim yoktu, derslerime yükleneyim” diyerek notlarımı yükseltebilirim.

İşte anlatmak istediğim asıl nokta, mindsetimin ve hayata dair inançlarımın günlük hayatımızda nasıl zincirleme bir etkisinin olduğudur. Ben “başarısız” biri olduğumu düşünürken, ne kadar uğraşırsam uğraşayım “ders çalışma” alışkanlığı kazanmam zor olacaktır çünkü yaşadığım her zorlukta “boşa uğraşıyorum zaten” duygusu belirip beni vazgeçirmeye çalışacaktır. Aynı şekilde ben “süper yetenekli ve para kazanan” biri olduğuma inanırsam, tüm gün bilgisayarda oyun oynayamam, 15 dakika oynadıktan sonra içimde “vaktimi niye burada harcıyorum, gidip biraz daha çalışayım” hissi uyanır, ve kendimi yapmam gereken işlere veririm.

Bu yüzden alışkanlıklarımı değiştirmek yerine, mindsetimi ve kendime dair inançlarımı değiştirmeye çalışmam daha mantıklı ve kalıcı bir harekettir. Oto hipnoz yöntemi de bu aşamada devreye girmektedir.

Gerçek ve Hakikat Arasındaki Ayrım

Buraya kadar anlattığım herşeyde, aslında zihnimizin hangi mekanizmalar ile çalıştığını ve hayatımıza nasıl etki ettiğini anlattım. Kendi inançlarımızı yeniden yazmayı anlatmadan önce, gerçekliğin ne olduğundan ve hakikat ile olan farkından bahsedeceğim.

Öncelikle bu iki kelime birbiri ile eş anlamlı kabul edilse de, aslında büyük bir fark vardır.

Hakikat dediğimiz şey, benim kabul ettiğim doğrulardan bağımsız şekilde doğru olmayı sürdüren şeylerdir. Mesela, bu yazıda beynin çalışma mekanizması ve nöronlar ile ilgili anlattığım kısımlar, bilimsel ve objektif gerçeklerdir, yani Hakikattir. Beyinde gerçekten de nöronlar vardır ve bahsettiğim mekanizmalar çerçevesinde çalışırlar. Herhangi birinin beynini inceleyerek bu mekanizmaları gözlemleyebiliyoruz.

Gerçek dediğimiz şey ise, benim varolduğuna “inandığım” şeylerdir. Herkes, hakikatleri kendi zihnine göre belli şekilde süzerek “gerçek” olarak düşünür. İnsanlar, hakikatleri zihninde manipüle ederek “kendi gerçekliğini” yaratır. Yani zihindeki nöronların varlığı ve değiştirilebilirliği hakikat iken, sen kendi sinir ağlarını rahatça değiştirebileceğini kabul ederek, bu hakikati kendi gerçekliğine dönüştürebilirsin. Bu gerçek üzerine düşündüğün sürece, bu konuya olan inancın artar ve zihnin kendini daha hızlı programlama yeteneğine kavuşur.

Burası karışık gelmiş olabilir, ama bunu aslında kendini programlamanın ilk adımı olarak görebilirsin. Ben, kendimi programlarken bazı şeylerin “gerçek” olduğuna inanmak zorundayım. Bu gerçeklik havadan gelemez, bir şeyin doğru olduğunu ispatlamak için kanıtlara ihtiyacım var. Hakikat, değişmeyen gerçek olarak gerçekliği değiştirmenin temelidir ve tüm diğer gerçekler, hakikatin üzerine inşa edilir.

Kendime dair inançlarımı ve mindsetimi değiştirmek için çıktığım yolda, öncelikle şu mutlak hakikati kabullenmem gerekir: Düşüncelerim, zihnimin içindeki sinir ağları tarafından oluşturulur. Ben düşüncelerini yönetebilen bir varlığım. Yani aynı şeyi, sürekli olarak defalarca düşünebilirim. Ben bir şeyi, defalarca düşünürsem, beynimdeki nöronlar, bu düşünce mekanizmasını takip eden bağları o kadar güçlendirir ve sağlamlaştırır.

Diyelim ki şu an param az. Bu bir hakikat. Fakat ben kendimi başarılı ve zengin biri olarak kabul edersem, bu gerçeği günlerce, aylarca, bıkmadan usanmadan tekrarlarsam, zihnim günlerce ve aylarca dışarıdan gelen tüm etkilere, “zengin ve başarılı biri” olduğu gerçeğine göre tepki verirse, tüm dürtülerim ve kararlarım “para kazanma” yönünde olacaktır. Yıllar boyunca her gün tüm kararlarını “para kazanma” yönünde veren birisi, para kazanmaya yönelik tüm fırsatları değerlendirecek ve eninde sonunda para kazanacaktır.

Zihindeki “zengin olma” gerçekliği, günbegün hakikate dönüşecektir.

Ayrıca bu adam ara ara para kaybetse, iş batırsa, hapse girse, kazık yese bile “zengin olduğu inancını kaybetmediği sürece” sürekli zengin olma yönünde hareket edecek ve ömrü yeterse “zengin olma durumunu” gerçekleştirecektir.

Bu bir hakikattir.

Oto Hipnoz (Telkin) ile Kendini Programlamak

Bu yazıda anlattığım herşeyi hakikatlere dayandırarak yazdım. Bu yazıyı buraya kadar okuduysanız ve bu anlatılanların “gerçekliğine” inanmadıysanız, bu yazı ile zihninize gelen “etki” yıllardır sizlere inandırılmış başka gerçekler ile çelişmiş ve “doğru değil bu” tepkisi uyandırmış olabilir.

Bu tepki türü, sokak röportajlarında sıklıkla karşımıza çıkan tepki türüdür. “Ekonomi çok iyi”, “Almanya bizi kıskanıyor” gibi argümanlarla başkaları ile zıtlaşan insanlar, aslında zihinlerinin kendini korumak için ürettiği otopilot mekanizmaları ile karar vermektedir. Ülkenin ekonomisinin bozulmuş olması, ekonomik göstergeler ve istatistikler ile kanıtlanabilen ve tartışılamayacak bir hakikat iken bunun yalan olduğunu iddia eden kişiler, kendi inandığı gerçeklikliği değiştirmek istemeyen zihinlerdir.

Oto hipnoz, veya diğer adıyla telkin, zihnin işletim sisteminin en derinlerine işlemiş ve “hakikat” olarak kabul edilen “gerçekliğin” yeniden yazılmasıdır.

Oto hipnoz alında çok iyi bilinen, verimli ve sıklıkla kullanılan bir yöntem olsa da, süreklilik isteyen bir uygulamadır. Çoğu insan, oto hipnozdan haberdar olsa dahi kendilerini değiştirme konusunda bir inanca ve motivasyonu sahip olmadığı için konuyla ilgilenmemektedir. Ama bu yazıyı okuyor olmanız, sizin o kısımdan değil, değişmeye, yükselmeye ve “daha iyi” biri olmaya yönelik bir amacınızın olduğunu göstermektedir.

Bir mindseti, bir inancı değiştirmek aylar sürebilir. Bu süre, çok uzun gibi gelse de aslında öncesinde yanlış inançların kişiliğe yerleşmesinin on yıllar sürdüğü düşünüldüğünde çok kısa bir süredir.

Oto Hipnoz Nasıl Yapılır?

Oto hipnoza aslında çok basit üç bileşene sahiptir.

1. Oto Telkin Cümleleri

Oto hipnozun ilk ve en temel bileşeni, kendisi ile eş anlamlı olarak kullandığımız ve yabancı literatürde “affirmation” olarak tanımlanan telkinlerdir. Telkinler, aslında zihnin derinlerine yerleştirmek istediğimiz inançları en basit şekilde ifade edebildiğimiz basit cümlelerdir. “Ben zenginim”, “Ben başarılıyım”, “Ben kaslıyım”, “Ben Kral’ım”, “Ben çok kolay para kazanırım” gibi karmaşık olmayan, damıtılmış cümlelerdir.

Telkinler, özellikle sabah hemen uyanıldığında ve gece uykuya dalmadan önce kullanıldığında etkisi artmaktadır. Telkinler ne kadar tekrar edilirse, o kadar güçlü etkiye sahip olur.

Telkin cümlelerinde en önemli konu, cümlelerin birkaç kelimeden oluşan basit ifadeler olmasıdır. Diğer bir önemli konu ise olumsuzluk eklerinden ve kelimelerinden kaçınmaktır. Daha önce birçok yerde görmüşsünüzdür, zihin olumsuz ifadeleri algılayamaz. “Ben tembel değilim” doğru bir telkin değildir. Zihin için “tembel olmama” diye bir kavram yoktur, bu cümle “tembelliği” çağrıştırır. Doğru ifade “Ben çalışkanım” şekilde olmalıdır.

2. Hayal Gücü ve Duygular

Oto hipnozun ikinci bileşeni, zihnin asıl programlama gücünü açtığımız hayal gücü ve duygulardır. Dil, öğrenilmiş bir beceridir ve zihnin çalışmasına yardımcı olan bir araçtır. Ancak kullandığımız dil ve kelimeler, aslında nöronların çok kısıtlı bir kısmını harekete geçirebilir. Zihin tüm bölümleri ile birlikte çalışan kompleks bir yapıdır. Yani tespih çeker gibi dümdüz bir şekilde “ben zenginim” telkinini tekrar etmek, yeterli miktarda sinirsel aktiviteyi sağlayamaz.

Burada hayal gücü ve duygular devreye girer. “Ben zenginim” telkini ile birlikte, bu zenginliği tüm ayrıntıları ile hayal etmek ve yaşamak gerekir. Zenginlik nedir? Telefondaki banka uygulamasında bol haneli bir rakam görmek mi? Süper lüks bir arabada seyahat etmek mi? Boğazda bir yalının bahçesinde kahve içmek mi? Bir gökdelenin en üst katında, çok uluslu bir holdingin yönetim kurulu toplantısını yönetmek mi? İşte bu telkindeki zenginlik, kendisine eşlik eden gerçekliğin tam anlamıyla canlandırılmış halidir.

Hayal gücü çoğu insanda görsel imgelerden ibarettir, ama telkinler ile birlikte hayal gücünü de kullanmak, sinir ağlarını kapsamlı şekilde kullanmak gereklidir. Bu yüzden, “ben zenginim” telkini tekrarlanırken, boğaz manzaralı ofisinizde, kaliteli bir yönetici koltuğuna oturduğunuzu hissetmeniz gerekir. Amaçladığı zenginliğe ulaşmış olmanın verdiği göğüs kabarmasını hissetmek, oturulan deri koltuğun yüzeyine dokunmak, içilen pahalı kahvenin muhteşem kokusunu canlandırmak gibi şeyler oto hipnozun başarısında büyük bir etkendir.

3. Doğrulama

Üçüncü bileşen ise, başka çok az yerde bahsedilen “doğrulama” adımıdır. Gerçekliğin, hakikatler üzerine inşa edildiğini anlatmıştım. Telkinin hakikat olduğuna inanmak için, zihne kanıtlar sunmak gerekir. “Ben kaslı ve çekici bir vücuda sahibim” diye telkinde bulunuyorsam, bu vücuda sahip olduğum gerçekliğini hayal ediyorsam, zihnime bir önceki gün yaptığım vücut antremanını kanıt olarak sunmam gerekir. “Ben zenginim” diyorsam, hafta başı yapmaya çalıştığım bir iş anlaşmasını, veya geçen hafta hesabıma giren EFT bildirimini düşünmem gerekir. Zihninizde “işte böyle böyle oluyor, bu şekilde devam edip olacak” duygusunu canlandırmadan, telkinler yeterli seviyede etkili olmayacaktır.

Bu 3 bileşenin de sebatla uygulandığı telkinler, zihnin kendine dair olan inançlarını etkilemeye başlayacak ve gündeli hayatta gerçekleşen olaylara karşı, olumlu tepki ve dürtülerin oluşmasını sağlayacaktır.

“Ben çalışkanım” inancınını zihnime yerleştirdiysem, dinlenmek içinde oturduğum koltukta 15 dakika sosyal medyada takıldıktan sonra içimde bir ses uyanacak, “hadi şu işi de bitireyim” dürtüsüyle beni tekrar işime döndürecektir.

“Ben zengin bir iş adamıyım” inancını yerleştirdiğimde, Instagram’da keşfet bölümüne girdiğimde kız profillerine tıklamaktansa, borsa grafiklerini gördüğüm paylaşıma tıklamaya başlayacağım.

“Ben yakışıklı ve çekici biriyim” inancını yerleştirdiğimde, bir ortamda denk geldiğim güzel bir kadına gidip rastgele bir konuşma başlatıp, sürdürebileceğim.

İnsanların bu aralar çok sevdiği çekim yasası (law of attraction) veya manifestation konuları da aslında, bu yüzden pozitif etki sağlamaktadır. Evrenin gönderilen enerjiye ne tepki verdiğini bir hakikat olarak bilmiyoruz, ancak bunu “gerçek” kabul eden zihinler, kendilerini bir nevi oto hipnoz ederek fırsatlarını daha iyi değerlendirebilecek hale geliyorlar.

Yani tepkilerini ve kararlarını doğru yönde yöneterek, kendi gerçeklerini kendileri yaratıyorlar.

Oto Hipnoz Programı

Bu yazıda, oto hipnoz ile ilgili anlatılması gereken birçok şeyi anlattım. Bu yöntemin süreklilik gerektirdiğini ve aylar sürebileceğini söyledim. Verdiğim örnekler, herhangi birinin basit şekilde uygulayabileceği şeyler olsa da, bunu çerçevesi olarak uygulamak isteyenler için 8 haftalık bir program haline getirmeye karar verdim.

Genel bilgileri almış olmasına rağmen, nereden başlayacağına emin olmayanlar için, bu programı 8 hafta boyunca gün gün yapılacaklar listesi şeklinde hazırlanmış bir halini takip ederek düzenli uygulayabilirsiniz.

Programda hem teorik bilgilerin, hem de yöntemin biraz daha derinlerine kademe kademe iniyorum. Özellikle süreç boyunca insanın karşısına çıkabilecek engeller ve sorunlar ile nasıl mücaadele edilebileceğini de programda anlattım.

Yakında online satışa açılacak, ancak ön bilgi almak için iletişimden yazabilirsiniz.

Sorularınız varsa, Twitter’dan DM atabilirsiniz.

Sağlıcakla.

Mighty Odin